Yazılar

Vuslatıma Cennet Beklerim

Farkı görmekle beraber, mana cephesinden ayrılan noktayı bulmak zor…
Hangi vasıtaya binip, hayat yolunda yolculuk yapacağım ben bu içimdeki duygularla ve kafamdaki bilgilerle?
Şimdi azlara katılmış bir kervan lazım bana.
Umudu müjdeleyeni hatırlamaya vakit lazım bana.
Zahir olanı ışığın karanlığında bulmak için!
Nefsimi ve irademi varlığın sahibine emanet edip, perdeleri kaldıran, sınavı bahşeden, dileğiyle Ol’duranın yoluna müstakim olmak için…

İfrat ile tefritin arasında, bir yol ararken en güçlü silahların mermileriyle vuruluruz.
Yaralanırız haksızlıklar ve ihanetler karşısında, susmanın ne kadar zor bir sanat olduğunu anlarız daha iyi konuşmanın ise bazen ne kadar anlamsız olduğunu anlarız.
Kulakları sağır, gözleri kör, kalpleri hissiz insanları gördüğümüzde.
Lakırdıların üç kelimenin bir araya gelmesiyle başlayıp bazen ne kadar boş olduğunu, güneşe, aya, denize ve sana baktığımda daha iyi anlarım.
Sus ve sadece bak…
Çehrelere bakarken gördüğün nur, gönle geçen sürur, göze bakış veren sır kimin tecellisidir?
Kârın inayette, yârin hidayette, hakikatin lütufta olduğunu anladığım anı bekliyorum.
Ebedi sevdaların kalbime düşmesini, bekâ arzulayan ruhumun şifasını, daim lezzetin keyfini bekleyen benim!
Sen bana bu iklimin müntesibi olmayı nasib eyle…
Ya da mananım okyanus ötesindeki meçhuliyetine, sandalla varmaya çalışan kürekleri çekmekten elleri nasırlaşmış ve ümit veya umutların bataklığında kıvranan mıyım ben?

Ben var olmaya çalışırken, yok olmamın anlık depresyonlarında dokuz şiddetinde depremlerle hala ayakta kalmaya namzet miyim?
Ben olmamın dışında her şeyi ben de arayan.

Afrika çöllerinde üşüyüp, buz dağlarında kutuplarda yanan mıyım?
Sen, şükrün nimetisin,
Sen, hayallerin en yücesi,
En ulvisisin,
Sen, fikrimi açan, genişleten, ufuk açansın,
Sen, ay ve güneşin en parlak anı, sabahın ilk ışığısın,
Sen, beni mahfuz edensin, menzilin ta kendisisin,
Sen, sebebe muhtaç olmayansın,
Sen, keremi lütfunla bahşedensin,
Sen, ikramı sınırsız olan, adı alemlere ayan olan, tespih gibi her an zikredilensin…

Gül de sendin, diken de
Sevda da yürekte, nefrette
Ah! İnsanoğlu keramet mi? Dilinde
Şifa mı özünde.
Yüreğinde varsa gül kokusu
Yolun da gül, yoldaşın da.
Yoldaşına aşıksan, vuslatın cennet ola…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yazılar

Yapay Zeka Tehlikesi

Yazılar

Gül ile Dil

Yazılar

Fesleğence Dokunuş